Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayılarına ilişkin resmi veriler iyimser bir tablo çizerken, sektörden yapılan açıklamalar işlerin pek de yolunda gitmediği yönünde.
Doluluklar, harcamalar ve kalite paradoksu
2025 yılının ilk yedi ayı geride kalırken, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından açıklanan turizm verileri kamuoyuna umut vadeden başlıklarla sunuldu. Ziyaretçi sayılarında önceki yıla göre küçük bir artış yaşandığı, otel doluluk oranlarının belirli bölgelerde yüzde 70–80’lere ulaştığı yönündeki açıklamalar sektöre dışarıdan bakanlar için iyimser bir tablo sunmakta. Ancak sahadan gelen bilgiler, özellikle otel işletmecilerinin ve sektör profesyonellerinin beyanları, bu resmi verilerle birebir örtüşmemekte. Bu durum, basına da yansıyan çeşitli demeçlerde açıkça görülmektedir.
Doluluk var, ancak fiyat düşük
Otellerin birçok bölgede “doluyuz” açıklamaları yapmasına rağmen, bu doluluğun önemli bir kısmı düşük oda fiyatlarıyla elde edilmiştir. Özellikle erken rezervasyon dönemlerinde uygulanan agresif indirimler, fiyat rekabetinin sektörde kalite erozyonuna yol açtığı görülmektedir. Bazı oteller, kapasiteyi doldurmak adına kar marjlarını sıfıra indirerek sadece işletmeyi çevirecek kadar kazanç sağlamayı tercih etmekte; bu da sektörel gelirlerde ciddi bir düşüş anlamına gelmektedir.
Harcama kısıtlı, konaklama süresi kısa
Gelen turistlerin büyük kısmı, artan döviz kuru avantajına rağmen, önceki yıllara göre daha az harcama yapmaktadır. Bu durum, ziyaretçilerin büyük bölümünün orta-alt segmentten oluştuğunu, “nitelikli turist” tanımına uymayan bir kitleyle sezonun geçtiğini göstermektedir. Aynı zamanda geceleme sayılarında da düşüşler dikkat çekmektedir; turistler ya daha kısa süreli konaklamayı ya da uygun fiyatlı apart, pansiyon ve airbnb tarzı seçenekleri tercih etmektedir.
Fiyat politikası ve hizmet kalitesi arasındaki uyum
Uzun süredir sektör profesyonelleri tarafından dile getirilen bir gerçek var: İstikrarlı doluluk oranları ve sürdürülebilir gelir için yalnızca ucuz fiyat politikaları yeterli değildir. Kaliteli hizmet, müşteri memnuniyeti ve destinasyon deneyimi olmadan, düşük fiyatlı yüksek doluluk yalnızca geçici bir başarı getirir. Ancak bu çağrılar bazı otel gruplarınca dikkate alınmamakta, fiyat kırma stratejileri sektör geneline zarar vermektedir.
“Turist var ama yine de sıkıntı var” algısı
Verilerde sayısal artışlar gözlemlense de pazarda “turist var ama hareket yok” algısı hakim. Bunun en büyük sebeplerinden biri, gelen turistin harcama alışkanlıklarının değişmiş olmasıdır. Lüks segmentteki oteller dolu olabilir, ancak bu otellerin dışındaki restoranlar, mağazalar ve eğlence yerleri ciddi şekilde boş kalmaktadır. Fiyatların aşırı yükselmesi, özellikle büyük şehirlerde ve tatil beldelerinde turistin dışarıya çıkma isteğini azaltmakta, bu da perakendeciden küçük esnafa kadar herkesin gelir kaybına uğramasına yol açmaktadır.
5. “Her şey dahil” sisteminin gölgesinde kalan yerel ekonomi:
Bir başka yapısal sorun ise her şey dahil sisteminin turistin otel dışına çıkmasını sınırlaması. Buna bir de dışarıdaki fiyatların yerli turiste bile pahalı gelmesi eklendiğinde, yabancı turistin dışarı çıkmak istememesi kaçınılmaz hale geliyor. Böylece hem gastronomi hem de perakende sektörü ciddi kayıplar yaşamaktadır. Özellikle esnaf ve küçük işletmeler, doluluk rakamlarına rağmen “borçlu” ve “bekleyen” konumuna düşmüş, bu durum sosyal medya ve medya organlarında geniş yer bulmuştur.
Sonuç ve öneriler
2025 sezonunun ilk yarısı; turizmde yalnızca sayılara odaklanmanın yeterli olmadığını, nitelikli turistin azalmasının ve harcama kapasitesinin düşmesinin çok daha belirleyici olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Sürdürülebilir bir turizm yapısı için atılması gereken adımlar şunlardır:
* Otel işletmecilerinin fiyat politikalarında kısa vadeli kâr yerine orta-uzun vadeli müşteri sadakati ve hizmet kalitesine odaklanmaları
* Destinasyonlar arası fiyat-fayda dengesinin daha iyi sağlanması
* Turistin otel dışına yönlendirilmesini sağlayacak ekonomik ve cazip şehir içi hizmetlerin geliştirilmesi
* Kültür, gastronomi ve deneyim turizminin desteklenerek turistin harcama kapasitesinin artırılması
* Ve en önemlisi, sektörel verilerin yalnızca giriş sayısı değil; harcama, geceleme ve memnuniyet skorlarıyla birlikte değerlendirilmesi
Turizm, yalnızca gelen kişi sayısıyla değil, bıraktığı izlenim, harcama ve etkiyle ölçülmelidir. Sayıdan kaliteye geçiş, artık ertelenemez bir zorunluluktur.