Turizm sağlam bir temel ve ticari kurallara bağlı olarak kurgulanmadığı için 1980 den itibaren sürekli bir karmaşa içinde vaktini boşa harcamaktadır.
Tabi ki bu bir seçilmiş politikadır ancak sonuçları ve kötü deneyimlerine şahitlik ettikten sonra bile inatla aynı hatayı tekrarlamak rasyonel akıl kullanılırsa pek anlaşılır değildir. Dolayısıyla turizmde iki başat, kötücül yangın söz konusudur.
İlki uzun yıllardır dikkat çekmeye çalıştığım turizmin sadece beton tesis ve müştemilattan ibaret olmadığıdır. Doğa ve çevre kadar tarihi mirasın itina ile korunması aynı zamanda yerel ve otantik zenginlikler önem arz etmektedir. Özellikle salgın sonrası “yeşil mutabakat” ilerisine geçen küresel ısınma yerine tanımlanan “sürdürülebilirlik” kavramının kapsam olarak aldığı devasa bir yapının içinde yer almak önem kazanmaktadır. Konuyla ilgili önceki yazıları okuyabilirsiniz. İşte turizm geleceğinin önem verdiği bir ayak olan doğa kısmında büyük bir hırs ile devam edilen yer altındaki madenlerin talanının durdurulması gereklidir. Basit bir ekonomik hesapla özellikle altın aramak için feda edilen doğal bitki örtüsü, buradan elde edilen paranın ekonomik değeri ve tabiatın ilerideki on yıllar içinde özellikle yer altı sularına vereceği arsenik hasarı ve dolayısıyla insan sağlığının tahribatının parasal değeri göz önüne alınırsa tüm çalışmaların derhal durdurulması önemlidir. Çünkü bu alanlar turizm için önemli ve para getirici kaynaklardır.
Kritik soru şu olabilir; Bugüne kadar neden fayda elde edilmedi? Yanıt yine basittir. En bilinen Kaz Dağları eğer turizmden anlayan kadrolar olsaydı çok farklı değerlendirilerek para basan bir yapıya dönüştürülebilirdi. Dağdan denize inersek, benzer sorun dünyanın göz bebeği olan ancak şimdi gözden düşürülen Salda Gölü için de geçerliydi. Bu örnekler turizmde zihin değişiminin ve akılcı yolların belirlenmesi zamanının geçmekte olduğunu ortaya koyan önemli bir göstergedir. Dolayısıyla bugün turizm camiasının her şeyi bırakıp “sürdürülebilirlik” için yapılacakları hemen belirleyip işleme koymaları şarttır.
İkinci konu ise feci ve üzücü Kartalkaya yangını sonrası otellerde başlatılan önlemlerdir. Ne yapılıyor? Sadece algı ve makyaj dışında teknik olarak gelişim söz konusu değil. Bunun nedeni mevcut yapıya eklenti yaparak hani meşhur benzetmeyle imarla kat ilave ediliyor. Bu işlem ve eylemler kesin çözüm olmayacaktır. Çünkü soruna bakış açısı henüz sektörel ve kamusal karar vericiler hatta denetleme mekanizmaları tarafından kabul edilmiş, içselleştirilmiş değildir. Bunu yapmak için işin tekniğinin çok iyi bilinmesi gereklidir. Herkesin anlayacağı bir tanımla, yangın güvenliği için öncelikle mutfaklarda kritik risk noktalarının belirlenerek iyileştirmeler yapılması gerekir.
Bu kapsam içine şu anda tesislerin yaptığı, yaptırdığı binanın elverdiği şekilde eklemler söz konusudur fakat çözüm değildir. Çözüm olması için tüm mutfaklarda bu işin uzman profesyonel kişiler tarafından hazırlanacak tadilat projelerinin uygulanması önemlidir. Bu ise mutfaklarda kullanılacak cihaz parkı, çalışma alanları, davlumbaz boyutları, baca çapı ve yüksekliği hesaplarının titizlikle yapılması ve buna göre inşai tadilatları gerektirmektedir. Yoksa mevcut yapıya ilaveler ile bu işler olmuyor. Bu konudaki hatalı gidişe bir uyarı yapmak zorunluluğunda olduğumu hissettim.
Diğer yandan bir davlumbaz mutfakta önemli bir cihazdır. Ancak önemi pek bilinmemektedir. Öyle ki cihazın sac kalınlığı, filtre yapısı, boyutları, baca bağlantı kesitlerinin çok iyi hesaplanması gerekir. Bu kritik öneme rağmen merdiven altı üreticileri teknik bilgi eksikliği veya teslim süresi darlığı nedeni ile itinasız imalatlar daha fazla görünmektedir. Bir davlumbazın sızdırmaz olması anlamını çoğu kişi bilmez. Ancak davlumbaz iyi çalışmazsa altında kullanılan pişirme cihazlarından sıcak hava ile yukarıya hareket eden yağ zerrecikleri bacalara yapışarak baca yangınlarına neden olabilir. Veya iyi çalışmadığı için personel birkaç filtreyi yerinden çıkartıp işlerine devam ederler ama bu süreçte yağlar yine davlumbaz ve bacaya yapışarak temizlenmesine olanak vermeyen bir yapıya dönüşebilir. Görüleceği gibi her zamanki makyaj hevesimiz veya üzerini kaplamak merakımız yangın gibi ölümcül konularda artık geçerli olmamalıdır. Güncelde yapılmaya çalışılan göz boyayıcı işlemlerin daha teknik zemine oturan ve kesin olan bir sisteme evrilmesi faydalı olacaktır.
Gelelim işin maliyetine. 3 metre boyunda ve 1.80 metre boyutunda bir davlumbaz ortalama ve güvenilir bir yangın söndürme donanımı ile birlikte 12-15 bin USD civarındadır. Buna senelik kontrol ve kimyasal masrafı olarak 1.500-2.000 USD eklenebilir. Görüleceği gibi bir yangın hasarından çok ucuz bir bedel ile güvenli kısma geçmek kolaydır. Burada yatırımcı ve işletmelere de önemli bir mesaj verilmesi gerekiyor. Oteller, restoranlar, hastaneler, okul mutfakları ve toplu yemek tesislerinde yangın önlemi proje aşamasında ele alınmalıdır. İnşaat yapılırken baca hesabına uygun açıklıklar yanında mutfak tavan yükseklikleri kritik ölçülerdir. Ayrıca mutfak alanlarının ergonomik ve boyutsal ölçülerinin mutlaka hesap edilerek inşaatın sürmesi hedeflenmelidir. Mühendislik budur. Eğer tesis bitmiş bir inşaat içine yerleştirilecek ise o halde yukarıda da bahsedilen mühendislik değerlerine göre alt yapının oluşturulması kritik öneme sahiptir. Mühendis eğitimlerinde iddialı ama teknik açıdan geçerli bir slogan öğretmeye çalışırım; İyi mühendislik ile hesaplanmış, donatılmış bir mutfakta yangın riski sıfır (0) dır.
Maliyet cepten hesapsız çıkan paranın miktarı değildir, mutlaka mühendislik hesabı işin içinde olmalıdır. Emniyetli ve güvenli işletmelerin oluşması dilekleriyle.