Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneğinin (TTYD) 22. Olağan Genel Kurulu, 23 Mayıs 2025 Cuma günü Radisson Collection Hotel Vadistanbul’da gerçekleştirildi. Türkiye turizm sektörünün önemli isimlerinin katıldığı genel kurulda derneğin başkanı ile yönetim, denetim ve disiplin kurulları belirlendi.
Seçim sonucunda Oya Narin, oy birliğiyle yeniden başkanlığa seçildi. 14 kişilik yeni Yönetim Kurulu ise şu isimlerden oluştu: Ali Güreli, Naile Göçen Çukurova, Şerife Ercantürk, Mehmet Tevfik Nane, Hediye Güral Gür, Kaan Kavaloğlu, Banu Dedeman, Pelin Akın Özalp, Saim Emre Doruk, Ahmet Mete Vardar, Ömer Tosun, Mehmet Erdoğan, Mehmet Göçen ve Ayla Heyfegil.
Yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevlerine Hediye Güral Gür, Ali Güreli, Naile Göçen Çukurova ve Mehmet Tevfik Nane getirildi. 9 kişilik yedek yönetim kurulu ise Aslı Çetinceviz, Ece Gürçay, Leyla Öner Günçavdı, Alper Aksoy, Ziya Alper Önder, Kasım Zoto, Erdem Tavas, Zeynep Silahtaroğlu ve Koza Yazgan’dan oluştu.
“Turizmin ‘stratejik sektör’ olarak tanımlanması önemli bir dönüm noktası”
Genel kurulda konuşan TTYD Başkanı Oya Narin “2024 yılı, Türkiye turizmi açısından son derece önemli bir yıl oldu. Ülkemiz 62,2 milyon ziyaretçi ağırlayarak 60,5 milyar dolar gelir elde etti. Bu performansla, dünyada turist sayısında 5’inci, turizm gelirlerinde ise 7’nci sıradaki yerimizi koruduk. Küresel ölçekte artan rekabet ortamında bu tabloyu, sektörümüzün dayanıklılığı ve dinamizminin bir göstergesi olarak değerlendiriyoruz.” dedi.
Turizm sektörünün doğrudan ve dolaylı olarak yaklaşık 2 milyon kişiye istihdam sağladığını kaydeden Narin “Turizm sektörü cari açığın kapatılmasına net 56,3 milyar dolarlık katkı sunuyor. Orta Vadeli Program'da önümüzdeki üç yıl için sırasıyla 64, 69 ve 74 milyar dolarlık turizm geliri hedeflenmiş durumda. Bu hedefler, sektörümüzün makroekonomik rolünün altını bir kez daha çiziyor” dedi.
“Cumhurbaşkanımızın turizmi ‘stratejik sektör’ olarak tanımlaması turizm vizyonun en güçlü dayanak noktasıdır” diyerek sektör adına şükranlarını sunan Oya Narin, TTYD’nin 2033 yılında yıllık 135 milyar dolar turizm geliri hedefine dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Türkiye’nin dünya turizmindeki başarsını kalıcı kılmak ve yeni küresel dinamiklere uyum sağlayabilmek için artık yeni bir sıçramaya ihtiyacımız var. Biz, TTYD olarak bu yeni dönemi turizmde ‘üçüncü kalkınma hamlesi’ olarak tanımlıyor ve buna uygun bir vizyonla yolumuza devam ediyoruz. Bu vizyonun hayata geçebilmesi için dönüşümün, güçlü finansal enstrümanlar, yenilikçi yatırım modelleri ve uzun vadeli bir stratejiyle yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Özellikle krediye erişim alanında yaşanan daralma, sektörde büyüme ve dönüşümü zorlaştırıyor. Turizmin rekabetçi konumunu koruyabilmek için işletme sermayesinin desteklenmesi ve yatırımlar için finansal olanakların güçlendirilmesinin büyük önem taşıdığını düşünüyoruz.
Turizmde küresel rekabet sertleşiyor
Bugün, Suudi Arabistan’ın turizm sektörü için 800 milyar dolarlık bütçe ayırması, 460 kilometrelik sahil şeridine yönelik dev projeleri ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Mısır gibi ülkelere yönelen sermayesi, küresel ölçekte turizmde rekabetin ne denli sertleştiğini ortaya koyuyor. Turizmin devlet ölçeğinde kalkınma stratejilerinin merkezine yerleştirildiği bu yeni denklemde, Türkiye’nin mevcut konumunu koruyabilmesi ve daha da ileri taşıyabilmesi için yeni bir vizyonun şart olduğuna inanıyoruz. 2020’de yayımladığımız Turizmde Dönüşüm Senaryoları raporunda çizdiğimiz yol haritası, bugün hâlâ geçerliliğini ve önemini koruyor. Türkiye’nin 135 milyar dolarlık gelir hedefine ulaşabilmesi; turizmin 12 aya ve ülke geneline yayılması, uzun süreli konaklamaya uygun rezidans modelleriyle fiziki dönüşüm sağlanması, markalaşma temelli yatırımların teşvik edilmesi ve sağlık ile üçüncü yaş gibi özel ilgi alanlarına stratejik yönelimle mümkün olabilir. Bu dönüşüm sayesinde, Türkiye hem turizm gelirlerinde hem de yatırım çekme kapasitesinde yeni bir eşiğe ulaşacaktır.
Turizmde önümüzdeki dönem öncelikli alanlar
Bugün ülkemizin toplam yatak kapasitesi 2 milyonun üzerindedir. Ancak bu kapasitenin yalnızca 157 bini markalı tesislerden oluşmakta; bunun 89 bini yerli, 68 bini ise yabancı markalara aittir. Bu tablo, markalaşma açısından halen önemli bir gelişim alanı bulunduğunu ortaya koyuyor.
Markalaşma, hizmet kalitesinden küresel rekabet gücüne kadar pek çok başlıkta turizmin katma değerini artıran en önemli unsurlardan biri. Bu alanda, uluslararası markaların sektöre kazandırdığı deneyim ve standartlar elbette değerli. Aynı zamanda, Türkiye’nin turizmdeki birikimini yansıtan ve özgün hizmet anlayışıyla öne çıkan yerli markalarımızın da güçlenerek büyümesi büyük önem taşıyor. Türkiye gibi turizmde öncü bir ülkede, bu iki yapının birbirini tamamlayacak şekilde gelişmesi gerektiğine inanıyoruz.
“Turizm için ihracat odaklı destek mekanizmaları oluşturulmalı”
Yerli markalarımızın hem içeride güçlenmesini hem de küresel ölçekte daha görünür hale gelmesini destekleyecek politika ve teşvik mekanizmalarının, sektörümüzün uzun vadeli rekabetçiliği açısından kritik olduğunu düşünüyoruz. Bu doğrultuda, turizm sektörüne de üretim ve sanayi alanlarında uygulanan ihracat odaklı destek modellerine benzer yapısal mekanizmaların hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu vizyon doğrultusunda, yatırım alanlarını çeşitlendirerek turizmin tüm yıla yayılmasını sağlamak da önümüzdeki dönemin öncelikli gündem başlıkları arasında yer alıyor. Yüksek katma değerli segmentlerin — özellikle sağlık, wellness ve tematik turizm alanlarının — daha güçlü biçimde desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ülkemizin güçlü sağlık altyapısı, termal kaynakları ve coğrafi avantajları bu alanda önemli bir potansiyel sunmaktadır.