İspanya ekonomisi son dönemde güçlü bir büyüme sergiliyor; bu büyümenin ana itici gücü ise açık ara farkla turizm. Sektör, ülke GSYH’sinin %12’sinden fazlasını oluşturuyor ve yaklaşık 3 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Ancak uzmanlar, bu parlak tablonun arkasında uzun vadeli yapısal risklerin gizlendiği uyarısında bulunuyor. Bismarck Analysis analisti Marko Jukic’e göre, mevcut patlama İspanya’yı "turizm tuzağına" sürükleyebilir; yani ülkenin düşük verimlilikli, dışa bağımlı bir büyüme döngüsüne hapsolması riski doğabilir.
Kriz sonrası güney Avrupa’nın can simidi turizm
2008’de yaşanan emlak balonunun patlamasıyla işsiz kalan binlerce kişi, turizm sektöründe istihdam edildi. 2010’larda yaşanan Euro krizi sonrasında İspanya, Yunanistan ve Portekiz gibi Güney Avrupa ülkeleri için turizm adeta bir ekonomik kurtarıcı rolü üstlendi. Bu sektör, cari açıkların fazlaya dönmesini sağlayarak makroekonomik dengeleri geçici olarak iyileştirdi. Aynı zamanda düşük vasıflı iş gücüne geniş bir istihdam alanı sundu. İspanya'nın iklimi ve kıyı şeridinin cazibesi, bu eğilimi daha da güçlendirdi.
Turizmin etkisiyle İspanya, The Economist tarafından 2023’te "en iyi performans gösteren gelişmiş ekonomi" olarak tanındı. Ancak bu tür bir büyümenin sürdürülebilirliği sorgulanıyor. Marko Jukic “Tarihte turizmle zenginleşmiş bir ülke örneği yoktur.” diyerek İspanya’nın içinde bulunduğu durumun risklerine dikkat çekiyor.
Kitle turizminin görünmeyen diyeti
Turizm her ne kadar GSYH’yi büyütse de, yerel halk için birçok olumsuz sonuç doğuruyor: Gürültü, trafik, aşırı kalabalıklaşma, yükselen konut fiyatları ve yaşam kalitesinde ciddi düşüşler. Yüksek turist talebi, konut piyasasında fiyatları yukarı çekerken, yerel halkın kendi şehirlerinden dışlanmasına yol açıyor, barınma krizi büyüyor.
Jukic’e göre kitle turizmi, ülkeleri ‘niteliksiz toprak sahiplerine ve hizmetkârlara’ dönüştürüyor. Mülk sahipleri turistlerden gelir elde ederken, milyonlarca kişi düşük ücretli, güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Çünkü turizm doğası gereği emek-yoğun ve düşük verimli bir sektör; büyük kaynaklar gerektiriyor ama sınırlı ekonomik değer yaratıyor. Uzmanlar, bu durumun ekonomileri kırılgan hale getirdiğini ve dış şoklara (siyasi krizler, iklim değişikliği, pandemiler) karşı savunmasız bıraktığını vurguluyor.
Turizm tuzağı: Yapısal bir çıkmaz mı?
Araştırmacılara göre, Avrupa entegrasyonu Güney Avrupa için hem fırsatlar hem de bağımlılıklar yarattı. Euro Bölgesi içinde makroekonomik esnekliğin sınırlı olması, bu ülkeleri turizme daha fazla yönelmeye itti. Ancak bu da “turizm tuzağı” olarak adlandırılan bir durumu doğurdu: Kısa vadeli kazanımlar, uzun vadeli yapısal zayıflıkları maskelemeye başladı.
Jukic, turizmin sınırlı potansiyelini örneklemek için Hırvatistan’ı örnek veriyor. Hırvatistan’ın kişi başı GSYH’sini İsviçre’nin 100.000 dolarlık seviyesine çıkarması için yılda 395 milyon turist ağırlaması gerekiyor – bu da mevcut 85 milyon geceleme sayısının 20 katı. Bu karşılaştırma, turizmin kalkınma açısından ne denli sınırlı kaldığını ortaya koyuyor.
Üstelik İspanya gibi ülkeler, artık benzer doğal güzelliklere sahip ancak daha düşük maliyetli ve daha esnek iş gücü yasalarına sahip gelişmekte olan ülkelerle rekabet etmek zorunda. Eğer İspanya turizm ürününü geliştiremezse, ücret ve çalışma koşullarında "dibe doğru yarış" başlayabilir. Bu da Kuzey ve Güney Avrupa arasında giderek açılan ekonomik uçurumu daha da derinleştirebilir.
Çıkış yolu turizmi dengede tutarak çeşitlendirme
Turizmin avantajları elbette göz ardı edilemez. Ancak uzun vadeli refah yalnızca turizmle sağlanamaz. Jukic’in de vurguladığı gibi, kalıcı zenginlik insan sermayesi ve inovasyondan doğar. İspanya’da turizmin yarattığı ekonomik canlılık, aynı zamanda düşük doğum oranları, yaşlanan nüfus, emeklilik sisteminin kırılganlığı, rekabet gücü zayıf endüstriler ve genç, eğitimli nüfusun yurtdışına göçü gibi yapısal sorunların üzerini örtüyor.
Uzmanlara göre, Euro Bölgesi’nde ihracat odaklı büyüme açısından turizm bir çözüm olarak kullanılsa da, daha yüksek katma değerli sektörlerin teşviki için aktif sanayi politikaları, kamu yatırımları ve koordineli devlet stratejileri şart. Aksi takdirde, İspanya uzun vadede ekonomik olarak turizme bağımlı, kırılgan bir ülke haline gelebilir.