2022 yılından itibaren pandemi etkilerini geride bırakan turizm sektörü, 2024–2025 yıllarını bölgesel sosyoekonomik iç ve dış gelişmeler, jeopolitik riskler, bölgesel savaş ve çatışmaların gölgesinde geçirmeye devam etmiştir. 2025 yılında özellikle kitle turizminde yüksek sezon öncesi her şeye rağmen temkinli olumlu beklentilerimizi sürdürmüştük. Bu yıl yüksek sezonda (Mayıs–Ekim) yabancı misafir sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre %1 gibi bir değişim göstermiştir. (Veri setinde sadece Antalya Havalimanı dış hatlar yabancı misafir girişleri baz alınmaktadır.)
Niceliksel olarak beklentiler çok önemliydi. Keza 2023 Haziran ayından bu yana uygulanan para politikasıyla mücadele etmenin en önemli yolu, turizmde niceliksel sayıyı yakalayarak veya niceliksel sayıda kayıp yaşamadan düzenli nakit akışını sürdürmekti. Ayrıca yükselen faizler, yükselen enflasyon, kurlardaki uzun süreli stabilite, kontrollü kur rejimi ve istihdam kaybı da cabası olmak üzere sektörde belirsizlikler çok ince hesaplar yapmayı gerektirmekteydi.
Sektör son iki yıldır yüksek enflasyon sonucu yüksek maliyet baskısı, iş gücü piyasasını da olumsuz etkileyen gelişmeler ve kontrollü döviz kurları vb. ekonomik parametrelerin yanında bölgesel jeopolitik riskleri de göğüslemek zorunda kalmıştır. Özellikle Rusya–Ukrayna savaşının etkisiyle 2019 yılı rakamları baz alındığında son beş sezonda Rusya Federasyonu’ndan 5,6 milyon, Ukrayna’dan ise 3,9 milyon misafir potansiyelini kaybettik. Bu potansiyelin ekonomik büyüklüğü ise ortalama paket tur fiyatlarını 1.000 USD olarak baz alırsak, bu iki pazardan yaklaşık 9,5 milyar USD gelir kaybı yaşamamıza neden olmuştur.
Bu rakamsal kayıplar sektörde oyunun kuralını değiştirmeye başladı. Kolaycı bir pazarlama/hizmet anlayışı, “Nasılsa misafir geliyor, benim tanıtım/pazarlama yapmama veya bunun için bütçe ayırmama gerek yok.” anlayışı çok sert geri tepmiştir. Unutulan Avrupa pazarlarına sıkı sıkı sarılmaya başlanmış, tanıtım, pazarlama ve organizasyon yapıları Avrupa merkezli kurulmaya başlanmıştır. En büyük hata Rus ve Ukrayna pazarlarına gereğinden fazla yaslanmak ve pazarlama çeşitliliğini unutmak olmuştur. Bugün ise bu hatadan kamusal ve sektörel olarak dönülmeye çalışılmaktadır.
Sektörün şu an en önemli sorunları; uygulanan para politikası çerçevesinde son iki buçuk yıldır devam eden kontrollü döviz kurları, yüksek enflasyon nedeniyle maliyetlemedeki belirsizlikler, istihdam kayıpları/mutsuz personel ve ürün/hizmet fiyatlamasıyla ilgili zorluklardır.
Bu ana sorunlarla baş etmeye çalışan sektör, 2026 yılında da bu parametrelerle baş edebilmek/yönetebilmek için çaba göstermeye devam edecektir. 2026 yılında da personel maliyetlerinden ziyade istihdam olanaklarının kıtlığı/bulunurluğu yine en önemli sorunlardan birisi olmaya devam edecektir. İş gücü maliyetlerinin asgari ücret artışlarına paralel olarak 2026 yılında %20–25 civarında artış göstereceğini tahmin ediyorum. Ancak yüksek enflasyon, satın alma gücünde erozyon yaratarak 2026 yılı için çalışan beklentilerini yükseltmiştir.
2025 yılında da yön Avrupa ve diğer pazarlara çevrilmiş, ancak geçmişte ihmal edilen, yavaşlayan veya gelişen Avrupa pazarlarında konsantrasyon artırılmış, kayıplar bu pazarlardan telafi edilmeye çalışılmıştır. Yüksek sezonda beklenti, döviz kurlarında bir düzeltme olacağı yönündeydi; bu gerçekleşmedi ancak parite EUR–USD imdada yetişti. Fakat bu küresel gelişmelere rağmen dövizdeki kur artışlarının ve reel fiyatlama artışlarının (döviz bazlı ürün fiyatlaması) yüksek maliyet artışlarının altında kalmış olması, operasyonel gelirlerde %20–30 oranında (tesis niteliğine göre GOP marjı) azalışlara neden olmuş ve önemli kayıplar yaşanmıştır.
2025 yılı yüksek sezonda rakamsal gerçekleşmeler, döviz kurları değişimi, enflasyon, pariteler, turizm kredileri veri setini ekteki tabloda sizlerle paylaşmaktayım. Sektörel beklenti devamlı olarak döviz kurlarındaki artışa endekslenmiş, yüksek sezon başlangıcında veya yaz ortasında döviz kurlarında yukarı yönlü hareket beklenmiş ve böylelikle maliyetlerin dengeye geleceği düşünülmüştür. Ancak nakit akışı bir şekilde devam etmiş, bu operasyonel kâr kaybı göz ardı edilmek zorunda kalınmıştır. Çünkü nakit akışı öncelik olmaya devam etmiştir. Bazı tesislerde doluluk sorunları yaşanmış, akabinde toparlanma başlamıştır. Yüksek sezonda rakamlar bir önceki yılın aynı dönemine göre niceliksel olarak paralel seyretmiş ve %1 büyüme ile 13,2 milyon kişi/dönem olarak gerçekleşmiştir. (Bu rakam sadece yabancı misafir girişlerini içermektedir.)
2026 yılı bütçe çalışmaları dönemi devam etmektedir. Bütçe için makro parametre belirleme oldukça zorluklar içermektedir. OVP verileri baz alınarak yön bulunmaya çalışılmaktadır. 2025 yılı sonu itibarıyla enflasyonda beklentiler %30–34 bandına oturmuş durumda, gerek TCMB gerekse reel piyasa aktörleri son günlerde bu rakamlar etrafında gelecek tahminleri yapmaktadırlar.
2025 sonu itibarıyla:
* USD/TRY beklentisi 43–44
* EUR/TRY beklentisi 50–51
* EUR/USD paritesi 1,15–1,16
2026 yılında mevcut para ve maliye politikasının devam ettiği konjonktürde varsayımlarımız:
• OVP kamusal hedeflerde USD/TRY ortalama olarak 46,60 belirlenmiştir. Güncel pariteyi baz alırsak 1,16 ortalama EUR/TRY 54,06 olarak karşımıza çıkıyor.
• 2026 sonu enflasyon %22–24, 2026 yılı sonu TCMB anketi %22,13
• Asgari ücret artış beklentisi %20–25 civarı
• 2025 için EUR/TRY tahminleri (yazar görüşü) dönem sonları:
EUR/TRY (baz senaryo)
Q1 51–55 – Q2 53–57, Q3 55–60, Q4 57–61 (EUR/USD parite tahmini ort. 1,16)
OVP’de yer alan verilere göre USD/TRY 2026 yılında ortalama %17,5 civarında artış gösterecek. Yine düşük döviz kuru/yüksek enflasyon süreci devam edecek gibi görünüyor.
Sektörün 2026 yılında da operasyonel işlerin yanında parasal işlerde de gündeminin yoğun olacağı görünüyor. 2025 yılında gerek iç gerek dış sosyoekonomik oynaklıklar ve jeopolitik olaylar sektörü daha çok yorabilir, dikkat etmek gerekiyor.
Turizm sektörü birçok krizden başarılı bir şekilde çıkmayı başarmıştır. Sektör kırılganlıklara karşı geçmiş yıllara göre çok daha dirençlidir. Ancak güvenlik algısı ve sosyoekonomik olaylara en hızlı olumlu/olumsuz tepki veren bir sektör konumunda olmayı sürdürecektir. Sağlam ve güçlü bankacılık sektörü, turizm sektörünün en önemli finansal güvencesi olup sektöre desteği devam etmektedir. Ticari ve mali durumu kabul edilebilir, fizibilitesi rasyonel ve yönetim kurulları güçlü olan kuruluşlar/projeler finansmana erişimde sorun yaşamayacaktır. Ayrıca fonlama maliyetleri geri çekilmeye başlamıştır. EUR bazlı fonlama maliyetleri 2025 yılı ortalarından itibaren daha makul seviyelere düşmüş, gelecek yıl ise orta vadeli kredilerde ECB’nin faizleri düşürmesiyle fonlama maliyetleri (EURIBOR + spreadler) daha kabul edilebilir seviyelere inecektir.
2025 yılı Mayıs–Ekim dönemi yüksek sezon rakamsal değişimlerini ele alalım.
• (Rakamlarda kitle turizmin başkenti Antalya ili yabancı girişleri baz alınmıştır.)
Bu dönemde yabancı misafir giriş sayıları ile niceliksel olarak aynı zamanda para piyasası parametreleriyle ilişkisine bakalım. Kitle turizmin yapısı gereği niceliksel hareketlilik ve mevsimsellik içermekte olup çok önemli bir potansiyel (gelirler/misafir sayıları) yüksek sezon dediğimiz Mayıs–Ekim aylarında gerçekleşmektedir. Satış hacimlerinin/gelirlerin yaklaşık %75–80’i bu aylarda oluşmaktadır. Oransal olarak yüksek satış hacminin bu aylarda oluşmasıyla birlikte gider kalemlerinin de çok büyük kısmı yine bu aylarda oluşmaktadır. Doğal olarak maliyetlerimiz, kârlılıklarımız ve yüksek nakit akışı da bu aylarda oluşmaktadır.
Aşağıdaki tabloda, 2019 ile 2025 yılları arasında Antalya ili yüksek sezon yabancı giriş sayıları ve bazı rakamsal parametreler bulunmaktadır.
2025 yılında yüksek sezonda bir önceki yıla oranla sayısal anlamda 13.210.633 kişi/dönem yabancı misafir sayısı ile yaklaşık %1 artış kaydedilmiştir. (Gazipaşa Hav. girişleri hariç.) 2025 yılında USD/TRY yüksek sezonda ortalama olarak bir önceki yılın aynı dönemine göre %21, EUR/TRY ise ortalama %29 oranında artış göstermiştir. 2025 yılı yüksek sezon basit ortalamaya göre enflasyon oranı ise %38 civarındadır. Baskılanan/kontrol altında tutulan döviz kurları ile enflasyon oranı arasındaki yüksek marj, maliyetleri dengelemede sektörü oldukça zorlamış; bunun sonucu operasyonel giderlerin oransal artışıyla GOP oranlarında %20–30 arasında düşüş yaşanmaktadır. Çok önemsediğimiz parametreler arasında yer alan EUR/USD paritesi yüksek sezonda ortalama 1,16 civarında seyretmiştir. Krediye erişimde seçicilik devam etmiştir. Her şeye rağmen niceliksel beklentilere paralel bir sezon yaşanmaktadır. Antalya ili sektörel kredide kredi stoku 6,4 milyar USD civarındadır.
Antalya Rivierası’nın yüksek rekabet gücü, yüksek tesis/hizmet kalitesi ve lojistik anlamda kısa sürede ulaşılabilir bir yaz tatili destinasyonu olması, uluslararası potansiyeli ve yatırım cazibesi bazı dezavantajlı faktörleri göz ardı etmektedir.
Seyahat endüstrisinde büyüme beklentisi olumludur. Küresel ekonomiden %10–11 civarında pay alan seyahat endüstrisinin 2025 yılında 12–13 trilyon USD büyüklüğe ulaşacağı tahmin edilmektedir. Seyahat ve misafir beklenti trendleri hızlı değişim ve dönüşüm göstermektedir. Turizmde bütünsellik ön plana çıkmakta olup ülke, şehir, insan/toplum, yaşam, altyapı, kültür, tarih, dijitalleşme, sosyal medya, yönetişim, çevre, atık yönetimi, sanat ve eğlence artık hep birlikte ve bütünsellik içerisinde olmak zorundadır. Yeşil dönüşüm, dijitalleşme, kişiselleşme ve atık yönetimi turizmde de yeni mottolar olacaktır.
2026 yılında sektörde tüm beklentilerin karşılanması dileğiyle