Turizm

ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi ne anlama geliyor?

ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, hem Avrupa hem de Türkiye açısından yeni bir döneme ve belirsizliklere işaret ediyor.

Abone Ol

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Aralık 2025 başında ülkenin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS) belgesini yayımladı. Bu belge, Amerika’nın dünya düzenindeki uluslararası pozisyonuna ilişkin önceki stratejilerden daha net ve tartışmalı bir dil ve bakış sunuyor. Belge bir anlamıyla ABD’nin dünya jandarmalığı iddiasından uzaklaşıp, kendi ulusal çıkarlarına odaklanacağı, hem askeri hem de yumuşak gücünü bu yönde kullanacağına işaret ediyor.

Belgenin özünde neler yar?

• Trump dönemi NSS, ABD dış politikasını “güç temelinde barış” ilkesiyle tanımlıyor ve Washington’un küresel liderlik rolünün artık geleneksel anlamda devam etmeyeceğine işaret ediyor.

• Avrupa’yı hedef alan bölümler, Avrupa Birliği ve diğer ulus-üstü yapıları “özgürlükleri baltalamakla” ve “ciddi demografik/ siyasi meydan okumalarla” karşı karşıya olmakla eleştiriyor. Belge ayrıca Avrupa’daki ifade özgürlüğü, göç ve ulusal kimlik meselelerini “Amerikan çıkarları bağlamında” yeniden yorumluyor.

Bu çerçeve, birçok Avrupalı lider için ciddi bir kırılma yarattı. Belge özellikle, NATO ve transatlantik ilişkilerine geleneksel destek yerine daha eleştirel bir ton takınmasıyla dikkat çekiyor.

Friedrich Merz’in “Pax Americana” değerlendirmesi

ABD’nin yeni güvenlik belgesi üzerine açıklama yapan Almanya Başbakanı Friedrich Merz, “Pax Americana”nın Avrupa özelinde büyük ölçüde sona erdiğini belirtti. Merz, ABD'nin Avrupalı müttefiklerinden kalıcı olarak uzaklaşması konusunda endişelerini dile getirdi ve uyarılarda bulundu.

Münih'te, kendi partisi Hristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik'in (CSU) kongresinde konuşan Merz, Avrupalıların "Transatlantik müttefikleriyle ilişkilerinin kökten değişimine" hazırlıklı olması gerektiğini söyledi. Merz, "Avrupa'da ve aynı zamanda Almanya'da onlarca yıldır devam eden 'Pax Americana' bizler için büyük ölçüde sona ermiştir" diye konuştu.

Merz'in kullandığı ve Latince "Amerikan Barışı" anlamına gelen "Pax Americana" özetle, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve ABD'nin, NATO'daki en güçlü ülke olarak Avrupalı müttefiklerinin güvenliğinden sorumlu olma taahhüdü gibi prensipleri de tanımlayan transatlantik barış düzeni için kullanılıyor.

"Kısa vadeli diye bakılmamalı"

Mühih'teki parti kongresinde Merz, Pax Americana'nın artık bilindiği gibi var olmadığını vurgulayarak, içinde bulunulan zorlu dış politik denge dönemindeki hedeflerinden birinin "NATO ittifakını mümkün olduğu sürece sürdürmek" olduğunu da belirtti.

Almanya Başbakanı, Başkan Donald Trump'ın görev süresinden sonra ABD dış politikasında eski rotaya dönüş olacağına güvenilmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Kimse bunun sadece kısa vadeli bir tablo olduğuna inanmasın" uyarısında bulundu.

Avrupa ve Türkiye açısından yansımalar

Avrupa Birliği ve NATO müttefikleri NSS’ye tepkili. Belgenin, AB’nin politikaları ve demokratik yönetişimine dönük dair eleştirel dili Avrupa’da geniş tartışma yarattı.

Avrupa liderler arasında artık “Avrupa kendi güvenliğini üstlenmeli” söylemleri güçlenirken, Fransa gibi ülkeler belgedeki sert ifadeleri “açık bir uyarı” olarak değerlendiriyor. Fransızlar, Avrupa egemenliğinin artırılması ihtiyacını öne çıkarıyor.

Ancak yine de birçok lider, transatlantik ittifakın tamamen terk edilmesini reddederek diplomasi ve koordinasyonun sürmesi gerektiğini belirtiyor. Bu ortam, Avrupa’nın savunma sanayi, ortak strateji ve NATO içindeki rolünü yeniden tanımlama sürecini hızlandırıyor.

Türkiye açısından kritik,

ABD’nin yeni ulusal güvenlik stratejisindeki dönüşümün Türkiye için birçok açıdan kritik olduğuna dikkat çekiliyor. Hem NATO üyesi hem de AB ile derin ekonomik ve güvenlik bağları olan Türkiye’nin, transatlantik dönüşümden doğrudan etkilenmesi bekleniyor. “ABD’nin Avrupa eleştirisi ve iç politikaya vurgu yapan dili, bölgesel müttefiklerin beklenti yönetimini zorlaştırabilir.” değerlendirmesi yapılıyor. Çünkü Türkiye’nin jeopolitik önemi, bölgede dengeleri koruma rolünü sürdürmesini gerektiriyor; bu da hem Avrupa hem de ABD ile ilişkilerde denge ve pragmatizm arayışını artırıyor.

Yeni jeopolitik denge arayışı

ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, transatlantik ilişkilerde sorgulama ve dönüşüm dönemini alevlendirdi. Trump döneminde şekillenen söylem, Avrupa’nın kendi güvenlik ve savunma kapasitelerine daha fazla yatırım yapması gerektiğini yeniden gündeme taşıdı. Bu, “Pax Americana” kavramının Avrupa bağlamında tartışmalı hâle gelmesine yol açtı ve uzun vadeli ittifak yapılarına yeni bir boyut ekledi.

“Aşırı sağ söylemleri yüreklendiriyor”

Foreign Policy Research Institut’dan Emma Salisbury, belgenin Avrupa’ya yönelik dilinin endişe verici ve ayrıştırıcı olduğunu belirtiyor. Avrupa’daki sorunların “medeniyet erozyonu” ve ulusal kimlik kaybından kaynaklandığına dair ifadelerin kullanılması, aşırı sağ söylemleri yüreklendirdiğine dikkat çeken Salisbury, Ayrıca Rusya analizinin yumuşatılmasının, Avrupa’nın güvenlik çıkarlarıyla tutarsız olduğunu söylüyor. Salisbury’e göre bu yaklaşım, liberal-demokratik değerlere zarar verebilir ve transatlantik ittifakı zayıflatabilir.

Prof. Dr. Alper Kaliber’e göre, strateji belgesi ABD dış politikasının geleceğine ilişkin ipuçları verse de somut eylem planları içermiyor. Kaliber, belgenin mevcut uluslararası düzenin ana ilkeleriyle çelişkili olmasa da, bazı ifadelerin Avrupa iç politikasına dair sert yargılarla dolu olduğunu ve bu durumun Avrupa’daki liderler tarafından uyarı niteliğinde algılandığını belirtiyor.

ABD'nin üç temel amacı

Gazeteci Mehmet Ali Güller ise ABD’nin yeni Güvenlik Strateji Belgesi’nde hedefin Çin olduğuna dikkat çekiyor. ABD’nin Çin’in Güney Asya’daki etkinliğine karşı Japonya, Güney Kore, Avusturalya, Yeni Zelanda ve Filipinler gibi ülkelerle kolektif bir askeri güç oluşturmayı hedeflediğini kaydeden Güller “ABD üç temel amaç belirlemiş durumda. ABD’nin birincil önceliği Batı yarım küreyi (Amerika Kıtası) işbirliği yapan ve yabancı güçlerden arınmış bir bölge yapmak, ikincil önceliği Hint-Pasifik’i ABD’ye açık tutmak (hakimiyet alanı haline getirmek), üçüncül önceliği de Ortadoğu enerji kaynaklarına ve yollarına düşman saydığı güçlerin hâkim olmasını engellemek.” dedi.

Güller, yeni belgenin ABD’nin önümüzdeki süreçte Güney Amerika’daki ülkelerin iç işlerine daha fazla müdahale (seçimlere müdahale, ayaklanma, darbe...) edeceğinin sinyali olduğunu da ifade etti.

{ "vars": { "account": "G-G5X01GEY79" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }